Latife Tekin dokuz yıl sonra iki romanla birden döndü, edebiyatında bir üçgen tamamlandı sanki. Hem çağa hem kendi tarihine mesuliyetle “Manves City”de bugünün sanayi bölgelerine, işçilerine, işsizlerine bakıyor. Küresel bir talan manzarasını tarif ederken sınıfın dilini bugünde arıyor. Bu ülkenin edebiyat topraklarında nevi şahsına münhasır, cins bir bitkidir Latife Tekin. Kaleminin yaprağını, kokusunu tanırsınız; çiçeği
15 Temmuz 2016’dan beri yeni bir tarih yaratılıyor. Peki darbe başarısız olmuşken, bir yılda Türkiye demokrasisi nasıl bu kadar geri gidebildi? Düşüp kırılacak diye korktuğundan evinde bir köşede durduğunu, kullanamadığını söylüyor. CNNTürk Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın söz ettiği, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la Facetime görüşmesi yaptığı akıllı telefon. Erdoğan’ın yayın sırasında “Tanklarıyla,
Yeniköy Mezarlığı’na giden yolda okul üniformasıyla ne çok genç var. Hepsi, Diyarbakır’da iki gün önce Cizre’de yaşananların protestosu sırasında öldürülen Mahmut Bulak’ın arkadaşları. Lise ikide okuyan 16 yaşında bir genç.
Cuma günü Beyazıt’taki YÖK protestosunu takip eden Bianet muhabiri Beyza Kural’ı gözaltına almak isteyen polis şöyle bağırıyordu: “Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size.” Beyazıt Meydanı’ndaki güvercinleri havalandırıp Türkiye’nin bütün meydanlarına ulaşsın istenen mesaj bu aslında. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Üzerinden bir süre geçtikten sonra, fon müziği “bitanemli”,
Dönemin tek başına iktidar olan partisi AKP’nin, daha sonra “çözüm süreci” olarak anılacak hamleye girişirken zihninin berisinde olanlar hiç tahmin edilemez değildi. Tamı tamına ne olduğu önemli miydi? Birincil düzeyde değil. Çatışmasızlık arayışı, müzakere yahut müzakereye uzanacak her tür ilişki yoluyla, zaten o ana dek birbirini reddetmiş, birbiriyle çatışmış taraflar arasında gerçekleşir. Kafalarındaki asla aynı
7 Haziran akşamüstü, seçime mahsus gazetecilik işlerinin yanı sıra, aslen bir vatandaş hissiyle oy verdiğim okula, sandığıma dönmek istedim. Saat 5’e yaklaşıyordu. Bir seçim günü için alışık olmadığım kadar kalabalık koridorları geçip sınıfa girdim.. İçeride benim dışımda, benzer hislerle gelenler de vardı.
Kadim bir Afrika sözünü Uruguaylı yazar Eduardo Galeano sık kullanırdı: “Avlanmanın tarihi her daim avcıyı kutsar; av olan aslanların kendi tarihçileri anlatamadıkça…” Galeano’nun sivil mikro tarihçiliğine ve şiirsel diline pek denk düşen bu veciz söz, sadece tarihyazımını değil, tarihe bakışı, bizatihi tarihle ilişkiyi de kapsıyor aslında. Avcıdan yana mısınız, avdan yana mı? Hangisinin tarihini dinlersiniz?
Diyarbakır’daki çalıştayla, Lice’deki kalekol protestosu arasında 90 kilometreden fazlası var. Söyler misiniz ‘kilit’ böyle mi açılacak?
Dağa kaçan çocuklar edebiyatı, sınırda çocuk öldürmenin normalliği, ‘ani hareketle’ kılık değiştiren istismar dili. Kimse gerçekten çocukları umursamıyor.
Adını sonradan öğrendik, hikâyesini hâlâ tam bilmiyoruz bile. Okmeydanı’nda Ayhan Yılmaz’ı cenazesindeyiz.