Ramazan Demir: “Her yıkılmış ev bizim için mezar’”

Ayakta kalmış cami oradaysa, o zaman sokak şuradan geçiyordu, sağa dönünce üç bina vardı… İnsanın oturduğu sokağı, içindeki kişisel eşyalarıyla birlikte evini dümdüz bulması, bağırmak isteyip ses tellerinin düğümlendiği kâbus sahnelerine benziyor. Şırnak’ta 14 Mart’ta başlayan sokağa çıkma yasağı çatışmaların bitiminden sonra da uzayarak tam sekiz ay sonra kalktığında kentte sadece en küçüklerinden sayılabilecek birkaç mahalle ayaktaydı. Gerisi düzlenmiş bir moloz yığını.
Şırnaklı avukat Ramazan Demir, gitti, kendi ve akrabalarının evini bulmaya çalıştı, tepesinde büyüdüğü ağaçları aradı. Şu ara tüm Şırnaklıların yaptığı gibi.


İki oğul, iki acı

Savaşın fenalığını anlatmaya yarattığı yıkımdan başlıyoruz. Haliyle böyle. Savaşın “taraflarının” acısı sanki bir tartının iki kefesine konuyor. Savaşı konuşmaya önce akıldışılığından başlamak gerekiyor belki; savaşmamayı böyle, akılla seçmek gerekiyor. Yoksa Recep ile Rıdvan’ı ne yapacağız? Erzurum merkeze 200 km uzaklıktaki Karaçoban ilçesinde, Kırımkaya mahallesindeyiz. Tek katlı taziye evinin bir köşesinde iki gencin fotoğrafları duruyor: Recep


Daha değerli neyiniz var?

Operasyon değil katliam isteyenler… Belki iki ay sonrasının ‘şehitleri’ şu an hayatta, farkında mısınız?


Çocuklarını yiyen ülke

‘Kararlılıkla’ üzerine gidilecek, şehitler ölmeyecek… Bu işe yarasaydı 30 yıl sonra bu noktada mı olurduk?