24 Nisan’da Haydarpaşa’dan kalkan bir trenin hikâyesi bu. 1915’te, Çankırı’yla birlikte içindekileri taşıdığı Ayaş’a bugünden bakacağız; yaşananlarla yüzleşilmediği için o günden beri hep üzerimize üzerimize gelen o trene…
Diyarbakır’daki çalıştayla, Lice’deki kalekol protestosu arasında 90 kilometreden fazlası var. Söyler misiniz ‘kilit’ böyle mi açılacak?
Dağa kaçan çocuklar edebiyatı, sınırda çocuk öldürmenin normalliği, ‘ani hareketle’ kılık değiştiren istismar dili. Kimse gerçekten çocukları umursamıyor.
Adını sonradan öğrendik, hikâyesini hâlâ tam bilmiyoruz bile. Okmeydanı’nda Ayhan Yılmaz’ı cenazesindeyiz.
Meşhur siyaset felsefecisi Michael Hardt’la Soma’daki iş cinayetini, yeni ‘sınıf mücadelesini’, Gezi ve benzeri hareketlerin istikbalini konuştuk.
Soma katliamı içinizi parçaladı, öfkelendiniz. Ama önce neye? AK Parti neoliberalizmini konuşmadan devam etmek ‘kader işte’ demekten farksız.
Anaerkil göçer Yörüklerin başı Pervin Çoban Savran’a Ahmet Davutoğlu demiş ki ‘Erkekleriniz nerede?’ Sarıkeçililere sorulacak soru mu bu?
Köprü ama aslında büyüme obsesyonun, rant ağının, tıraşlanan ağaçların, inşaatında ölenlerin, kayıp çocuktan Gezi paranoyası çıkarabilmenin anıtı.
Dava nasıl bir mücadele biçimi olabilir? İnsanlığa karşı suçlarla toplumlar nasıl yüzleşir? Tarihçi, avukat Serge Klarsfeld İstanbul’daydı, anlattı.
‘Bunların burada ne işi var?’, ‘Sizi buradan süreceğiz’ temalı linçlere göz yumulurken, ezber ırkçılık teyellerinden değil, başka bir yerden patlıyor dikiş…