Yeni çiçeklenmiş kayısı ağaçlarının arasından Arpaçay’ın kıyısına indiğimiz o anı unutamayacağım. Önümüzde usul akan, genişliği bazı yerde on metre olan çayı, iri taşlardan zıplayıp geçebilirdik istesek. Ama karşı tarafa gidebilmek için biz karadan neredeyse 1200 kilometre yol yapmıştık. Çünkü durduğumuz yer Kars’ın Digor ilçesine bağlı Halıkışlak köyüydü, karşısı ise Ermenistan’da Armavir’e bağlı Bagaran.
Kadim bir Afrika sözünü Uruguaylı yazar Eduardo Galeano sık kullanırdı: “Avlanmanın tarihi her daim avcıyı kutsar; av olan aslanların kendi tarihçileri anlatamadıkça…” Galeano’nun sivil mikro tarihçiliğine ve şiirsel diline pek denk düşen bu veciz söz, sadece tarihyazımını değil, tarihe bakışı, bizatihi tarihle ilişkiyi de kapsıyor aslında. Avcıdan yana mısınız, avdan yana mı? Hangisinin tarihini dinlersiniz?
Diyarbakır’daki çalıştayla, Lice’deki kalekol protestosu arasında 90 kilometreden fazlası var. Söyler misiniz ‘kilit’ böyle mi açılacak?
Dağa kaçan çocuklar edebiyatı, sınırda çocuk öldürmenin normalliği, ‘ani hareketle’ kılık değiştiren istismar dili. Kimse gerçekten çocukları umursamıyor.
Adını sonradan öğrendik, hikâyesini hâlâ tam bilmiyoruz bile. Okmeydanı’nda Ayhan Yılmaz’ı cenazesindeyiz.
Meşhur siyaset felsefecisi Michael Hardt’la Soma’daki iş cinayetini, yeni ‘sınıf mücadelesini’, Gezi ve benzeri hareketlerin istikbalini konuştuk.
Soma katliamı içinizi parçaladı, öfkelendiniz. Ama önce neye? AK Parti neoliberalizmini konuşmadan devam etmek ‘kader işte’ demekten farksız.
Anaerkil göçer Yörüklerin başı Pervin Çoban Savran’a Ahmet Davutoğlu demiş ki ‘Erkekleriniz nerede?’ Sarıkeçililere sorulacak soru mu bu?
Köprü ama aslında büyüme obsesyonun, rant ağının, tıraşlanan ağaçların, inşaatında ölenlerin, kayıp çocuktan Gezi paranoyası çıkarabilmenin anıtı.
Dava nasıl bir mücadele biçimi olabilir? İnsanlığa karşı suçlarla toplumlar nasıl yüzleşir? Tarihçi, avukat Serge Klarsfeld İstanbul’daydı, anlattı.