Pınar Öğünç / https://www.pinarogunc.com/yazi/kose-yazilari/cocuklarini-yiyen-ulke/

Çocuklarını yiyen ülke

‘Kararlılıkla’ üzerine gidilecek, şehitler ölmeyecek… Bu işe yarasaydı 30 yıl sonra bu noktada mı olurduk?

Çocukluğuma dair unutamayacağım seslerden biri, TRT’nin akşam haberlerinde dakikalarca süren o listeleri okuyan spikerlerin sesleridir. Ölü ele geçirilen ‘… kod adlı terörist’lerin ve de şehitlerin listesi… Donuk bir ekrandan akan bir dolu isim; her akşam… O günün kan bilançosu…

O zaman ölenler benim abim, ne bileyim belki babam yaşındaydılar. Sonra biz büyüdük. Teröristlerle, şehitlerin yaşlarına eşitlendik. İlkokulda birlikte hayat bilgisi okuduğumuz çocuğun askerden ölüm haberi geldi. Üniversitede aynı fotokopiciden ders notu toparladığımız arkadaşlar bir gün ortadan yok oldular. Onlardan da gerilla şehidi olan vardır; haber mi aldık ki…

Ben 36 yaşında bir insanım. Şimdi haberlere bakıyorum. Bugünlerin kan bilançolarına yani… İki taraf da aynı kelimeyi kullanıyor, ölen o tarafın şehidi. Hepsi benim kardeşim, ne bileyim erkenden doğursaydım çocuğum olacak yaştalar. Ve haki renkli üstdüzeyler hâlâ şehit cenazelerinde “Terör örgütünün üzerine kararlılıkla gidileceğini” okuyorlar ellerindeki kağıttan. Babasıyla daha hatırası olmayan bir buçuk yaşındaki o küçük kızlar ortada dolandıkça, eşleri, anneleri bayrakla sarılı tabutlardan zorla uzaklaştırılırken sormazlar mı 30 senedir yeterince kararlı mı değildiniz? Şimdi ne oldu?

Bunu söyleyince sanıyorlar ki bizler, bunları soranların canı yanmıyor o cenazelere baktıkça. O askerler nasıl öldü bir anlatın dediğimiz için, sanıyorlar ki o yanmış çocukların fotoğraflarıyla bizim içimiz deşilmiyor. Biz bunları soruyoruz diye sanıyorlar ki, dağa çıkalım diyoruz. Sanıyorlar ki PKK tarafındayız. Sadece birkaç tabiat kuralının farkındayız. Mesela bastırdığın şey yükselir. Mesela ölen insan ölür, bu kadar. TC askeriysen de, PKK gerillasıysan da… Çok üzgünüm ama, şehitler ölüyor kardeşim. Öldüğüyle kalıyor. Ölümler bir işe yarasaydı 30 yıl sürer miydi?
Yanda İnsan Hakları Derneği’nin Diyarbakır şubesinin hazırladığı bir liste var. Doğu ve Güneydoğu’da 2011 yılının sadece ilk altı ayını içeren bir hak ihlalleri bilançosu… Temmuz ayında hayatını kaybeden toplamda 20’den fazla genç dahil bile değil. Hem ölenlerin rakamlarına bakın, hem asker, kadın, erkek, çocuk kendini öldürenlerin rakamlarına… Onlara şehit de demiyorsunuz.

Jonathan Swift’in 1729’da yazdığı, edebiyatta ironinin, sarkazmın şahikası kabul edilen bir metin vardır: ‘İrlanda’daki Yoksulların Çocuklarının, Ailelerine ve Ülkelerine Yük Olmalarını Önlemek ve Onları Topluma Yararlı Kılmak Üzere Mütevazı Bir Öneri’ (Kara Mizah Antolojisi, 1987. Çeviren: Dârâ Çolakoğlu). Yoksulluk üzerine yıllarca düşünen ve diğer planlamacıların önerilerini tartan bir ekonomistin ağzından anlatır. ‘Ancak yoksul çocuklarını yersek yoksulluğu çözebiliriz’ der özetle.

“Londra’da tanıdığım çok bilgili bir Amerikalı, bana bir yaşında sağlıklı, iyi beslenmiş bir çocuğun, buğulama, kızartma, fırınlama veya haşlama olarak çok lezzetli, besleyici, yüksek değerde bir besin olduğunu söyledi. Yahnisinin de aynı lezzette olacağından eminim. (…) Arkadaşlar arası bir eğlence için, bir çocuktan iki tabak et çıkar; ailece yenen yemeklerde de, göğüs ya da buttan dörtte biri yeterli olur, tuzlanıp biberlendikten sonra da dört gün bekletilirse, haşlamasının tadına doyulmaz, özellikle kışın.”

Yoksulluğu yok etmek için yoksulları yemeye benzemiyor mu, bu ülkenin kendi çocuklarını 30 yıldır yeyişi?