Pınar Öğünç / https://www.pinarogunc.com/yazi/soylesiler/hocali-icin-nasil-uzulmem/

‘Hocalı için nasıl üzülmem!’

Azeri yazar Ekrem Eylisli’yle, kendisine yönelik linç kampanyasını konuştuk. Hocalı Katliamı yıldönümü öncesi diyecekleri vardı. Türkiye’den çağrı bekliyor.

Azerbaycanlı eski milletvekili, yazar, devletin nişanlara boğduğu bir insan. Bir hikâye yazıyor; ‘Taş Rüyalar’da bir Azeri bir Ermeni’ye yardım ediyor. Yer yerinden oynuyor. Evinden çıkamaz hale geldiği gibi, ders kitaplarından eserleri, devlet tiyatroları programından oyunları çıkarılıyor. Verilen ünvanlar geri… Toplanıp da kitaplarını toprağa gömenler çıkıyor. Ve dahi kulağına ödül biçenler…

Ekrem Eylisli’yle, bu linç kampanyasının son durumunu konuşalım istedik. 26 Şubat’taki Hocalı Katliamı yıldönümü öncesi bize iki çift lafı vardı.

Bir süredir ablukada yaşıyorsunuz. Size yönelik protestolar ne durumda? Evinizin önünde kalabalık toplanıyor mu hâlâ?

Biraz azaldı diyebilirim. Televizyonlarda aleyhime yapılan yayınlar durunca sokaktaki tepki de azalıyor. Üç-dört gündür evimin önüne gelen de yok.

Sokağa rahat çıkabiliyor musunuz?

Uyarıyor arkadaşlarım ama ben çıkıyorum. Çünkü ben sıradan insandan, halktan korkmam. Bana saldıran onlar değildir. Çıkıyorum ama ihtiyatlı davranıyorum.

Hocalı Katliamı’nın yıldönümü de size karşı kullanılabilir diye endişe ettiniz mi?

Bana karşı kampanyaya çok rahat ekleyebilirler bunu ama şimdilik yıldönümüyle ilgili özel bir tepki olmadı. Sanıyor musunuz insanlar sokağa kendileri çıkıyor? Bu propagandayı birileri örgütlemese, emin olun sıradan insan, barıştan söz eden biri için saldırganlaşmaz. Medyayla, siyasetle bu nefret örgütlenmese, özünde halkların sorunu kalmaz. Benim olayım insanların devlette bir grup adama ne kadar vatansever olduklarını kanıtlama imkânı verdi. Çünkü bu çıkar demektir. Benim üzerimden kanıtladıkları vatanseverliklerini kendilerine sermaye yapanlardır onlar.

Destek verenler arttı mı?

Bu fikre destek verenler hep vardı. Burada mesele şu, maaşını devletten alanlar fikrini söyleyemez. Serbest aydınlar açıkça desteklediğini gösterebilir.

Umutlu musunuz peki? Bu günler geride kalacak mı?

Benim ümidim çoktur. Ülkem ikiye bölünmüştür. Bir grup der ki Azerilerle Ermeniler arasındaki bu düşmanlık bitsin. Ama işte bir kısım da var ki, bırak barıştan konuşmayı daha da düşman olmayı isterler. İşte o grubu Ermenilerle eski münasebetlerimize dönebileceğimize, kardeşçe yaşayabileceğimize inandırmak isteyenler, beni de destekleyenlerdir.

Türkiye’den sizi arayan siyasetçi oldu mu hiç?

Bir grup yazar, aydının büyük desteği oldu. Ama yok, hiç politikacı aramadı.

Bir ara hayat iyice zorlaşırsa Azerbaycan’da yaşayamayacağınızı söylemiştiniz? Ülkenizden ayrılmayı düşünüyor musunuz?

Burada hayat benim için çok çetin. O kadar hadise olmuş, yazdıklarım kitaplardan çıkarılmış, eserlerim tiyatrolarda oynatılmıyor. Burada yaşamak gittikçe zor geliyor bana. Ülkemden gitmeye karar versem önce Türkiye’yi düşünürüm. Kendimi ülkemden sonra iyi hissedebileceğim yer Türkiye’dir. Bir kere aramızda kardeşlik vardır. Ama birilerinin beni çağırması icap eder. Zaten gelinim de İstanbul’dandır.

Kim çağırırsa örneğin?

Devletten bir çağrı olması gerekir. Sivil Türkiye halkından, aydınlardan aldığım destek bana hep çok iyi geldi. Bizim aydınların yarısı korkaktır; kendi düşüncesiyle yaşamaz.

Burada da sizi protesto edenler, bir hikâyede dahi bir Azeri’nin Ermeni’ye yardım etmemesini isteyenler çıkabilir…

Olabilir. Zaten o yüzden devletin beni çağırması lazım dedim. Bu barış amacı için devletin bu mesuliyeti alması gerekli.

Yakınlarda hiç hikâye yazdınız mı?

Yok nerede? Bir insan bu ruh haliyle nasıl çalışabilir, oturup nasıl yazı yazabilir? Biraz huzur gerekir.

İnsanlar edebiyatın gücünden korkuyor mu? İyi yazılmış bir hikâye fikirleri değiştirebilir diye mi her şey?

Görünen öyledir. Yoksa bunca hadiseyi yaşamazdım. Yüzde 99’u okumadan, bana ‘neden Azerileri kötü, Ermenileri iyi gösterdin’ diyor. Yazdığımda Azeriler çok yüce insanlardır, sadece Ermeniler onların istediği gibi kötü değildir. İsterler ki Ermeniler sadece alçak görünsün. Bu propagandayla Dağlık Karabağ’ı kendimize yakınlaştıramayız.

Sizin Hocalı Katliamı için hiç üzülmediğinizi mi düşünüyorlar?

Ben Hocalı için nasıl üzülmem! Bir insan nasıl üzülmez! Ama ben burada Ermenilerle Azeriler arasında başka bir hikâye yazdım. Evet, bir de Hocalı var. Derler ki onu niye yazmadın? Ben ağacın bir dalını, bir budağını yazmışım, ağaç aynı ağaçtır.