Pınar Öğünç / https://www.pinarogunc.com/yazi/roportajlar/militarizm-panayirindan-manzaralar/

Militarizm panayırından manzaralar

Lunapark eğlencelerinden Kurtlar Vadisi Beylikdüzü simülasyonuna uzanan sahnelerle, haki renkli bir pazar burası. Kapılarını kapatan 11. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’ndan notlar…

Fuarda bottan gözlüğe askeri konfeksiyon da mevcuttu.

İstanbul Beylikdüzü’ndeki 35 bin metrekarelik TÜYAP fuar alanına girmeden nerede olduğunuzu anlıyorsunuz. Kapı önünde sigara içen çeşitli rütbe skalasında askerler, kuyrukta bekleyen askeri okul öğrencileri ve giriş sütunlarına asılmış birtakım savaş aletlerinin posterleri… Tanka, topa, tüfeğe, İHA’ya verilecek tüm vahşi hayvan isimlerinin tükenmesi bu alan için bir sıkıntı olabilir. Göreceğim ki ‘sansar’a, ‘turna’ya kadar gelmiş iş.

49 ülkeden 800 kadar firmanın katıldığı 11. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı, 7-10 Mayıs arasındaydı. Alanında iddialı olan fuar, aslen sektörün profesyonellerini hedefliyor. Fakat benim de gittiğim cuma günü, kapılar halka açılmıştı. Bu da lunapark atış alanlarından Kurtlar Vadisi Beylikdüzü versiyonuna uzanan birtakım sahneler vaat ediyor.

Kısıtlı sürede 12 salonu da görebilmek için mi başta bu kadar hızlı yürüyordum emin değilim. Daha çok şöyle bir his… Ancak bir kısmının ismini öğrenebileceğim bazısı dinozor büyüklüğünde aletlerin, kiminin tepesi oynuyor, kiminin mayın toplayıcı mekanik elleri havada kısılıyor, oradan lazerler, buradan kırmızı ışıklar fışkırıyor… İşte irili ufaklı bütün bu ‘canlılar’ birden şöyle diyecekmiş gibi geldi: “Neden burada olduğunu biliyoruz.” Biliyorlar ve gerekeni yapacaklar. Diğer yandan her şey o kadar ‘normaldi’ ki bir süre sonra sakinledim.

Etrafımda ‘kundağı motorlu toplar’, boy boy roketler, güdümlü füzeler, envai çeşit radar, mini insansız hava araçları, ‘sahte hedef ve dekoylar’, (bir roman ismine benzeyen) ‘Dost/Düşman Tanıma Sistemleri’ sergileniyor fakat her şey normal. Kimi standlarda herhangi bir fuar gibi güzel kadın görevliler istihdam edilmiş; firma temsilcileri tuzlu fıstık, kuru pasta falan ikram ediyor gelenlere. Bir de heyecanlı mühendisler var. Zihnimden bu teknolojilerin daha üretim aşamasında ‘öldürücü’ olduğunu anımsatan hikâyeler geçiyor. Binbir dolap, cinayetler, intiharlar…

Mühendisler nazikçe yardım öneriyor ve misal benim bile anlamam için gayretliler. Türkiye’nin uluslararası sulardaki savaş gemilerinin Genesis sistemiyle tamamen dijitalize olduğunu, 490 serisinden 10 geminin yenilendiğini bu şekilde öğreniyorum. “Somali’ye giden Giresun Firkateyni de yenilendi mi?” diyorum. Bu ilgi kırıntısı karşımdakini mutlu ettiğinden bir de tüyo veriyor: “Bütün seri G harfiyle başlar.”

‘Helikopter versene’

Kim bilir saniye başına kaç fotoğraf düşüyor? Ucu Türk bayraklı füzelere dokunarak, kamuflajlı mankenlere sarılarak, tanklara yaslanarak… Ama en çok da tüfek kuşanarak… Tüm fuarın en kalabalık alanlarından biri Havelsan standındaki M16 simülatörü. Bildiğiniz lunapark gibi kuyruk var. Ele bir ilkokul çocuğu boyundaki tüfek veriliyor, göze sizi Counter Strike atmosferine sokan bir ekran-gözlük takılıyor. (Hayır, denemedim) Arkadaki gerçek ekrandan o şahsın yaşadığı macera herkese açık. Fakat ortadaki manzara, gözlüklü bir adamın nevrotik jestlerle havaya, oraya buraya ateş etmesi şeklinde. Biraz tuhaf. Görevli her gün en az 50 kişinin bunu denediğini söylüyor. Kadınlar da varmış aralarında. Biz konuşurken diğer arkadaşına “Helikopter versene” diyor. Pervane seslerine “Arada böyle şeyler ekleyebiliyoruz bilgisayardan” sözleri karışıyor. M16’lı adam helikopterle iyice geriliyor.

İkinci kalabalık da Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’nda (MKEK). Orada da birtakım tüfekler denenebiliyor ve herkes ama herkes arkadaşını vurarak fotoğraf çektiriyor. Rambo tipi iyice ağır silahlarla poz verirken, kimi erkeklerin kolları titreyerek kaldırmaya didinmeleri fotoğrafta belli olmayacak diye şanslılar.

Av tüfekleriyle hafif silahların sergilendiği bir standda görevliyle konuşurken laf bireysel silahlanma oranlarına geliyor. MKEK verilerine göre yüzdenin arttığını ama suç işleyen silahların sadece yüzde 3’ünün ruhsatlı olduğunu söylüyor. Bu sivri rakam, iç rahatlatmıyor, daha da vahim kılıyor aslında.

Öldürmeyen teknolojiler

Bazı standlarda misal mermiler, mayınlar, fişekler parfümeri, zücaciyeci titizliğiyle dizilmiş. Bir ara elime Türkiye’nin en fazla biber gazı ithal ettiği şirketlerden olan Brezilyalı Condor’un yeni ürün kartelası geçiyor. Bu bizi doğrudan bağlar. ‘Ballerina’ (Balerin) tipini bu fuarda yeni tanıtıyorlar örneğin. Yazdığına göre ‘avantajı’, attıktan sonra çırpınarak yerde hareketini sürdürmesi, böylelikle karşı tarafın uzağa tekmelemesine ya da tutup geri atmasına imkân tanımaması. Hayırlı olsun diyelim. Bu arada Condor kendisini ‘non-lethal technologies’ (öldürmeyen teknolojiler) olarak tanıtıyor. Öldürmüyor, süründürüyor yani.

İzmir Fuarı’nda bir çocuk heyecanıyla broşür toplayarak gezenler çok. Hatta “Ajanda var mı?”, “Siz anahtarlık veriyormuşsunuz?” gibi sorular uçuşuyor. Buradan bir de hatıra kalsın istiyorlar; gördükleri yetmemiş.