Pınar Öğünç / https://www.pinarogunc.com/yazi/roportajlar/amedsporun-hukmen-galip-bir-maci/

Amedspor’un hükmen galip bir maçı

[Haber görseli]

Diyarbakır’ın dışına doğru Diclekent’in daha yapılmamış yollarından bata çıka geçip Amedspor Tesisleri’ne varıyoruz. Fenerbahçe maçı öncesi yarı gergin, yarı neşeli, takım önümüzden idmana çıkıyor. Bir yanda kaslar açılıyor, sahanın dışındakiler içinse ayrı bir idman var. Takımın basın sözcüsü Soran Haldi Mızrak bir avukat, zira takım belki tüm Kürt kurumlarının kaderi olarak kendini davalardan, cezalardan ayrı tutamıyor. Kulübün bilgisayarlarına el kondu malum. Kandil’den 3-5-2 falan gibi taktik talimat mı arandı acaba? Soruyorum, sinirden gülüyorlar.

Peki maça çıkılacak mı? Kimse tam bilmiyordu dün itibarıyla. Deniz Naki’ye verilen 12 maçlık ceza için Tahkim Kurulu’na yapılan itiraza gelen cevap da kararda etkili olacak. Avukat Mızrak, ağırlaştırılmış bu cezanın tarihte tek örneği olduğunu söylüyor; hakeme yumruk atan Engin Baytar. Naki’nin söylediklerinin şiddet içermediğini söylüyor, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunuyorlar. Kurulun değişmeyen kararı UEFA’ya şikayet edilecek.

Yönetici Faruk Erol, takım ve taraftar olarak ikiye bölündüklerini anlatıyor. Bir grup, hukuksuz buldukları bu cezayı protesto edip kesinlikle bugün maça çıkmamaktan yana. Fakat iki maça çıkmamak lig düşürülmelerine dahi neden olacağından iyi tartılması gerekiyor. Dün tesisten ayrılana kadar yüzde 50, yüzde 50’ydi durum. Mızrak, onların her şeyi göze alıp çıkmamalarının kupaya da zarar vereceğini, diğer takımlara itiraz hakkı ya da şaibe doğabileceğini de söylüyor.

‘Oğlum top toplar’

Her şey o kadar politize oldu ki, Amedspor’un kadın futbol takımının başarısı, tam 10 dalda faaliyet göstermeleri yahut farklı futbol felsefeleri konuşulamıyor. Futbol Şube Sorumlusu Ekrem Yeşil, futbol endüstrisine, metalaşmaya direnen ‘insan odaklı futbol’ anlayışlarını anlatıyor. Altyapıdan itibaren gençler böyle yetişiyormuş. Takımın bir dolu Türk oyuncusu da var, bunu severek, tercih ederek gelmişler, kendilerini başka bir hengâme içinde bulmuşlar oysa şimdi.

Telefonlar susmuyor, herkes bir yöneticiyi araya sokup seyircisiz maça girme derdinde. Biri şöyle demiş hatta “Oğlum top toplayıcınız olsun, yeter ki maça girelim.” Diğer yanda Fenerbahçe’nin nasıl karşılanacağı konuşuluyor. Bir grup yönetici ve kadın futbolcu ellerinde barışın simgesi beyaz çiçeklerle gideceklermiş. Karanfil, gül ya da da papatya.

**

İtiraf etmek gerekirse takımların tam kadrolarını bilmiyorum. Fenerbahçe’nin 7 oyuncusunun ilk 11’den olduğunu öğrendim ama. Karşımda iki kale var, oyunun kuralları belli, güzel pozisyonlar da oluyor. Amedspor hakikaten Fenerbahçe gibi bir takım karşısında iyi oynuyor. Futbol bahsi uzundur. Ama hepimiz bu maçın çok önceden başladığını ve asıl kuralların başka olduğunu biliyoruz. ‘Seyircisiz’ Amedspor-Fenerbahçe maçı belki de tarihe bir başka vesileyle daha geçecek; neredeyse sadece polis tribünlerine oynanmasıyla… Bu karşılaşmanın rengi lacivert, ama bunun Fenerbahçe’yle ilgisi yok. İlk grup, baştaki İstiklal Marşı’nı özenle bağırarak söyleyen üniformalı polislerin laciverdi. Bir o kadar da sivil polis var. Telsiz biplemeleri her yerde. İkinci grup lacivert ise protokol bölümünden, daha çok ‘laci’ demek lazım buna, takım elbiseli erkekler dizisi. İçlerinde Amedspor golüne usturuplu biçimde heyecanlanan da var, Fenerbahçe’nin golüyle havalara zıplayan da. Ama belli ki bütün polisler en azından bugün Fenerli.

Taraftarlar nerede peki? Bir kısmı, içeri girmeye çalışırken hep birlikte feci gaz yediğimiz kapının önünde. Atkı, çekirdek satışıyla dışarıda gördüklerimiz mikro bir maç havasına benzeyebilirdi, belki üç toma , beş Akrep, onlarca polis otosu falan olmasaydı. Şu anda ben tribünde maçı izlerken bu yazıyı yazıyorum, uzaklardan onların tezahüratları geliyor, sanki biz hepimiz yanlış yerdeyiz gibi. Onların olduğu yer stat. Karşımdaki tribünde “Seninleyiz Amedspor” yazan bir pankart var. Mesela Amedspor’un cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa isyan eden kadın taraftar grubu ‘Mor Barikat’ burada olsaydı, ne pankartlar dizilmiş olurdu yanına. Mor Barikat’tan Dilek Demir, maçı işinden izin alıp televizyondan seyrediyor mecburen. Erkek kuzenleriyle maç yaparak büyüyen Dilek’in profesyonel futbol hayatı da var. Şimdiye kadar üç-dört maçını kaçırmıştır Amedspor’un, yıllık iznini deplasmanlarda harcadığını söylüyor. Başakşehir maçında çok arkadaşı gözaltına alındı. Neden? Biraz da “Çocuklar ölmesin, maça gelebilsin” tezahüratları yüzünden. Amedspor da aynısını diyerek çıktı sahaya. İtirazı olan mı var hakikaten? Şunu eklemek lazım. Havaalanındaki karşılamada çocukların verdiği çiçekleri sadece Fenerbahçe’nin yabancı oyuncuları almış. Buna içerlemişler açıkçası. Ama maç tokalaşarak başladı, öyle de gitti.

‘Akşam ciğercideyiz iyileş’

Barikat grubu da burada değil. Takımın Amedspor adını almasıyla aslında tam da ‘süreç’ zamanı oluşan bir taraftar grubu bu. Ne yazık ki aynı Başakşehir maçında “Barikat burada, dimdik ayakta” tezahüratları, son dönem hendek/barikat çağrışımlarıyla bambaşka bir yere çekildi. Barikat’tan Musa Kaplan da burada değil. “Savaş var, ne topu?”, “Nalet gelsin sizin kupanıza da” diyenlere, hayatın her halinin mücadele olduğunu, hem savaşı hem topu çok güzel anlatıyor. Ama o bu maçın normal oynanmasından yana da değildi. Önerisi Amedspor’un U15 takımındaki gençlerle Fenerbahçe’nin karşısına çıkılmasıydı. Şık protesto. Musa’nın özellikle son dönemde Kürtçe tezahüratlara karşı mesafeli olan takım yönetimine de itirazı var. Zaten en azından Diyarbakır’da Barikat dağılmış gibi. Başka…

“Bu maça gitmek için canımı veririm abla” diyen İbrahim belki çalıştığı otelde izliyordur. Yanlış anlaşılmasın, kendisi deli Fenerli, bu maç için Amedsporlu ama. İçeri girebilmiş az sayıdaki belediye çalışanı taraftarın takımla alakasını ise şu sahne özetleyebilir. 9 numaralı Şehmus bizim tribüne yakın bir yerde bacağından sakatlanmış. Biri bağırıyor önümde: “Kalk, akşam ciğercideyiz, senin bacağına kurban olayım.”

Savaş uçakları geçerken

O kadar garip bir maç ki, futbol zevki verecek şahane goller geliyor. Ama aynı esnada karşı tribünün arkasından yükselen dumanları görüyorum, Cizre’de yaşananlar protesto ediliyor her yerde. Takımın sahaya çıkar çıkmaz otuz saniye hareketsiz durması gibi, hayat donmuş D.Bakır’ın çok yerinde, kepenkler kapalı. Maç iki kale arasında oynanıyor ama arada kapıdaki taraftarlara polisin attığı gaz fişekleri yükseliyor gökyüzünde döne döne, zaten gece gündüz eksilmeyen savaş uçaklarının insanın göğüs kafesinden geçen sesleri ekleniyor. Neymiş skor 3-3’müş. Asıl galibi herkes biliyor.

Deniz Naki: “Freedom yazsa sıkıntı olmazdı”

En çok konuşulan “Azadi” (özgürlük) dövmesini iki yıl önce Türkiye’de yaptırmış, Che’yi de. İlki Dersim, bir de “Berxwedan jiyane” (yaşamak direnmektir) var. “Diyarbakır’da iyi bir dövmeci arıyorum, bulursam düşündüğüm bir şey var, zaten duyarsınız” diyor gülerek Deniz Naki. İngilizce “freedom” ya da Almanca “Freiheit” yazmış olsaydı “azadi” yerine? “İnan hiç sıkıntı olmazdı” diyor.

Bir süredir onun dövmeleri memleket meselesi. Politik görüşünü bedenine forma yapmayı ve hayatı maça dönüştürmeyi o seçmiş belki de. Ama futbolun ikinci sıraya düşmesinden de rahatsız. “Tabii ki ön planda futbolum olsun isterim. Gerçekten şaşırıyorum, aklı başında olan insan barış ister. Barış diyorsun, siyaset yapıyor oluyorsun bu ülkede. Yetmiyor vatan haini oluyorsun, terörist oluyorsun. Ben yanlış bir şey yapmıyorum ki, her zaman barış mücadelesini veririm, kimse ağzımı kapatamaz, bedelini de öderim.”

Bedeli takım ödüyor

Son bedeli bütün takım ödüyor. Buna üzülüyormuş. Takım arkadaşlarından, yöneticilerden tepki almamış ama sorumluluk hissediyor. Diğer yandan taraftarın kendisine gösterdiği itibar ‘star’ mertebesinde. Gülüyor, belli hoşuna gidiyor ama anında da ekliyor: “Ben bu takımın bir parçasıyım. Amedspor olmazsa ben de olmam ama kendimi hiçbir oyuncunun üzerine koymam. Takımın malzemecisi, masörü, yemeklerimizi yapan anneler ne kadar önemliyse biz de o kadar önemliyiz, eşitiz. Son dönemde ismim gündeme gelmiş olabilir ama hiçbiri de “Neden Deniz’i konuşuyorlar, bizi konuşmuyorlar” demez. Bizim aramızda öyle tartışma olmaz, siyasi tartışma hiç olmaz. Biri CHP’lidir, biri HDP’li, biri AKP’lidir. Takım olarak, aile olarak sportif bir hedefimiz var çünkü.” Tekrar sordum, evet AKP’li de varmış.

Hangisi zor?

Deniz Naki, Almanya’daki futbol kariyeri boyunca “Türk” olduğu tribünlerden hatırlatılan bir oyuncuydu. Hikayesi uzun, neonazi maceraları da var. Hangisi zor, elbette Türkiye’de Kürt, hem de Alevi olmak… “Almanya’da Neonaziler var ama onları seven yok” diyor.

Çok sevdiği, hatta bazı taraftarların koluna Deniz Naki dövmesi yaptırdığı, Almanya’daki takımı St Pauli’den konuşuyoruz. Onlardan da destek gelmiş. St Pauli mi, Amedspor mu, diye soruyor, sonra pişman oluyorum. Hem karşımda “Hangi çocuğunu daha çok seviyorsun, gibi bir soru bu” diyen bir adam var. Hem de galiba cevabı duymak istemiyorum.