Pınar Öğünç / https://www.pinarogunc.com/yazi/kose-yazilari/zorunlu-erkeklik-hizmeti-vur-de-vuralim/

Zorunlu erkeklik hizmeti: Vur de vuralım

Kadınlar en çok kendi kaderlerini tayin ettiklerinde öldürülüyor. Erkeklerin vatanlarını ve ‘kadınlarını’ sevme biçimleri ne kadar benziyor.

Şiddet reyonunda ayrı raflarda duruyor gibi geliyor belki size. Ama aslında ne kadar benzer bir ‘sevme’, ne kadar benzer bir ‘öldürme’ biçimi…
Lafı dolandırmadan, ‘kadına karşı savaş’ tamlamasının kullanıldığı oluyor artık. Dün de Sabah gazetesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in geçen yıl şiddet gören kadınlara dair verdiği taze rakamları şu başlıkla duyurdu: Sanki kadına savaş açılmış!

Kendi kaderini tayin

Sanki savaş açılmış çünkü 2012’nin tamamında bile değil, ilk sekiz ayında aile içi şiddet nedeniyle yaralanan kadın sayısı tam 30 bin 254! Bakanlığın verdiği rakama göre aynı zaman diliminde hayatını kaybeden kadın sayısı ise 125.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun tuttuğu başka bir çetele var. 2008-2012 yılları arasında medyaya yansıyan, kendilerine ulaşan başvurular ışığında kadın cinayetlerinin gerekçelerini listeliyorlar. 2008’den beri dikkat çekici bir ivmeyle oranı yükselen en büyük cinayet bahanesi, kadının boşanmak/ayrılmak istemesi.

Öyle ki geçen yıl işlenen cinayetlerin neredeyse yarısı kadının hayatına o erkek olmadan devam etme kararı alması üzerine gerçekleşmiş. (Boşanma: Yüzde 29,2 ve kadının hayatına dair bir karar vermek istemesi: Yüzde 10,15) Platformun verdiği rakama göre geçen yıl 210 kadın, (çok yüksek oranda) hayatındaki erkek tarafından, onun istediği hayatı yaşamayı artık istemediği için canından olmuş.

Erkek, “Ayrılırsan vururum” demiş, vurmuş. “Barışmazsan vururum” demiş, vurmuş. “Benim istediğim gibi yaşamazsan vururum” demiş, vurmuş.

Ulus devletler varlıklarını, en çok milliyetçi söylemle militarize ettiği erkekliğe dayıyor. Eğitim sisteminden erkekliğin de tescillendiği bir kurum olan zorunlu askerliğe, günlük siyaset dilinden popüler kültüre çok yolla damarlara zerk edilen erkekliğin, savaşçılığını, koruyuculuğunu vurgulamak ulus devlet için bir tür teminat. Bu vurgu, erkeklik algısından ayrılamaz hale geldiğinde, erkeklik tastamam bu olduğunda, ‘vatan’ da güvende demek.

Misal zorunlu askerliği sorgulatmaz hale getiren, ‘zorunlu erkekliğin’ tartışılamaz hale gelmesi zaten. Zorunlu erkeklik görevi, parçası olduğu o bütüne dair her tür tehdidin karşısına dikilmeyi, o bütünü muhafaza uğruna ölmeyi ve öldürmeyi gerektiriyor. ‘Vatan’, korunması gereken kadın gibi biraz. Vatanı öyle seviyor; kadını öyle seviyor.

Vatanlaşan ev

Net militarist mecraların dışına, hakiki hayatın içine akan toplumsal cinsiyet rolleri, evlerinin de komutanı, muhafızı, askeri yapıyor erkeği. Ev vatanlaşıyor. Vatan, korunması gereken kadın gibi biraz, evet ama zorunlu erkeklik görevi ev/vatan bütünlüğü için tehdit oluşturan kadına karşı da lüzumlu hareketi yerine getirmeyi icap ettiriyor. Kendi kaderini tayin etmek isteyen, boşanmak/ayrılmak isteyen kadın, o bütünlüğü bozmanın bedelini ödemek zorunda.

Karşımızdaki manzara tek başına toplumsal cinsiyet rolleriyle tahlil edilemez. Ama “Ayrılırsan vururum”un berisini düşünmeden ne kadına karşı şiddet meselesinin kökenini ne de ‘süreçte’ yükselen “Vur de vuralım”ları anlamak mümkün gibi geliyor bana. Aynı erkeklik tahayyülü, aynı sevme biçimi.