Diyalektik, Hegel, Marshall McLuhan, Nâzım Hikmet… SSÇ Ogün Samast’tan hukuk felsefesi ve iletişim teorisi…
Adalet AVM’sini andıran yeni ıstanbul Adalet Sarayı’nda üçüncü katta bir grup gazeteci bekliyor. Zaten danışmada Çocuk Mahkemesi’ni sorduğunuz anda, “Samast üçüncü kat” yönlendirmesi geliyor.
Samast’a suikast ihbarının ardından Adalet Sarayı’nın kendi güvenlik ekibi dışında çevre karakollardan da polis memurları görevlendirilmiş. Keyifleri yerinde çünkü içerisi ziyadesiyle serin. Ortada Ogün Samast’ın daha getirilmediği haberleri dolaşırken, az ilerimdeki polislerin yanına başka biri geliyor ve “Ogün Samast giriş yaptı” diyor sessizce. Misal bir devlet başkanına çok yakışan bir tarif olurdu bu.
Saat 11’i geçmişken, beklediğimiz bir kişi daha var: Ogün Samast’ın avukatı Levent Yıldırım. Mübaşir “şimdi arayınca da fırça kayıyor ‘Geliyoruz ne var’ diye. O yüzden arayamıyorum” diyor. Dink ailesinin avukatlarından Fethiye Çetin “Ben arayayım bari” diyor istihzayla.
Hrant Dink’i öldüren Ogün Samast, gri takım elbisesi, bordo gömleğiyle yanımızdan salona sokulurken o beyaz bereli, yarı kilosundaki halini hatırlıyorum. Gözlerimizin önünde semirmiş, büyümüş bir çocuk…
Nâzım Hikmet göndermesi
‘Tasarlayarak insan öldürmek’ ve ‘ruhsatsız silah taşımak’ suçlarından yargılanan Samast, avukatından önce sözü alıyor. Yine el yazısıyla, belli ki her satırın altına cetvel koyarak toplam 15 sayfalık iki mektup yazmış. şimdiye kadarki ifadelerinin kokteyli gibi, ama biraz daha zenginleştirmiş de.
Mahkeme başkanının ‘yakışıklılığıyla’ kendisininki arasında paralellik kurarken yüzüne yayılan gevşekliği saymazsak, konuşurken çok terliyor. Elleri de titriyor; görünüyor. “Her bilinende, bilinmeyeni okumanın adı felsefe. Her bilinmeyende bilinenin adını okuma hukuktur” diye başlayıp ortaokul kompozisyon seviyesinde bir metin sunuyor mahkemeye.
Salonda heyet tarafından da SSÇ olarak kısaltılan ‘suça sürüklenen çocuk’ Samast, suça sürüklenişinin hikâyesini anlatıyor. ıçinde Hegel, diyalektik de var, ‘bilinç taşeronları’, ‘bilinç gurmeleri’, ‘kof burjuva’, ‘yamyam şöleni’ gibi tamlamalar da… Alıntı sayısı artmış. Suçu yine Emin Çölaşan, Ertuğrul Özkök, Vatan ve Hürriyet gazetelerine atarken Marshall McLuhan’ın ‘Araç mesajın kendisidir’ tezine gönderme yapıyor mesela. Uzun bir alıcı-verici-ileti denklemi anlatıyor. “Shannon Weawer’a göre” diyor ama Shannon’la Weawer ayrı insanlar. Samast’ın ağzından Nâzım Hikmet duymaya katlanabilir misiniz? Bu da oldu.
Hesap devam ediyor: Jacobsen’a (kim bilmiyoruz) göre basının suça teşvik gücü yüzde 54. SSÇ’nin kendi tabiriyle eğitimsizliği, cehaleti ve bunlardan kaynaklı etkilenebilirliği de yüzde 25 olarak eklendiğinde, toplamda yüzde 79 onun suçu değil bu cinayet. Bu rakamı daha önce de vermişti zaten. “Tüm üzgünlüğümle ve ıslah olmuşluğumla selamlıyorum” diyor. Bugün olsa yapmazmış, düpedüz beraat istiyor.
‘Üstlenmiş olabilir’
Avukatı Levent Yıldırım, 29 sayfalık savunmasını okuduğu ve özellikle de bıkkın bir öğrenci gibi okuduğu için katlanılmaz geliyor. ıçeriği mi? Mealen bana bunu medya ve kötü çevrem yaptırdı diyen bir sanığın avukatı, görgü şahitlerinin aslında Samast’ı teşhis edemediğinden, kamera görüntülerinin bulunmadığından, zaten ecstasy içtiğinden giriyor lafa. “Yapmamış, üstlenmiş olabilir” tezi, Samast’ın ifadelerinden sonra ne kadar manalı, bilmiyorum.
Yıldırım da beraat talebini, ‘çocuk’ Samast’ın çocuk usullerine göre sorgulanmadığı, suç mahalinde yer göstermeden önce avukatıyla görüştürülmediği iddialarıyla talep ediyor.
Sonuç: ‘Tasarlayarak insan öldürme’ suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılan Samast’ın cezası, ‘çocuk’ olduğu için 21 yıl 6 ay. ‘Ruhsatsız silah taşıma’dan aldığı 2 yıl hapis ve 900 TL para cezası da aynı gerekçeyle 1 yıl 4 ay hapis ve 600 TL.
ıçeri götürürlerken Samast, avukatı Levent Yıldırım’a ‘Ne oluyor’ gibi gergin bir bakış attı. Ondan da gergin olan Yıldırım ise bir spor müsabakası jestiyle karşılık verdi. ıki eliyle ‘Oyuna devam’ dedi. Bu cuma Dink davası görülecek. Samast’ın ‘terör örgütü üyeliği’ davası ise 23 Eylül’de.