Pınar Öğünç / https://www.pinarogunc.com/yazi/kose-yazilari/milli-irade-fidani-sandik-cicegi-nifak-bocegi/

Milli irade fidanı, sandık çiçeği, nifak böceği

Garip ama gerçek. Başbakan cumartesi günü diktiği bir fidana ‘milli iradeye saygı’ ismini vermiş. Bu küçük ladini nasıl bir hayat bekliyor?

Buralara has değil elbette ama acaba en fazla ‘cumhuriyet meydanı’, caddesi, sokağı dünyanın hangi ülkesindedir? Ya da barışlı ya da demokrasili olanlar?

Kulağa havalı geliyor olabilir lakin bir parka ‘demokrasi’ ismini vermeyi hiçbir zaman kavrayamadım. Misal Maçka Demokrasi Parkı, mahalle forumunun toplandığı yaz günlerinde hakiki demokrasiye ev sahipliği yapmış olabilir ama işte sair gün insanların banklarında çengel bulmaca çözdüğü, ağaçların altında uyukladığı, köpekleriyle boğuştukları bir yere neden ‘demokrasi’ adı verilir ki? Bir ara İstanbul’un bazı caddelerinde öyle geçici falan da değil, ışıklı tabelalarla ‘Cumhuriyeti ve demokrasiyi seviyoruz’ yazardı. Sevmek fiilinin seçilişi (hoşlanmak mümkün değil mi örneğin?), biz öznesi ve o ışıklar; kanıksanmış tuhaflıklar…

Bir yere isim vermek, ismini değiştirmek, ismini korumak, hepsi politik saikler taşıyor dibinde. Politik mesajın aşırı doz zerk edildiği haller de var. Örneğin bir süre önce hatırasına hürmetle Yassıada’nın adının Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak değiştirilmesi… Ada aynı zamanda imara da açıldığından, süitlerin, rezidansların, otellerin arasına Demokrasi Feneri, Özgürlük Platformu, Sonsuzluk İskelesi gibi ‘devamlılık’ sağlayıcı isimler de eklenmiş. Manidar.

Belçika kadar değilmiş

Mesajlı isim verme konusunda Tayyip Erdoğan, çıtayı kimsenin değemeyeceği kadar yükseltmiş olabilir. Başbakan, cumartesi günü Anadolu Aslanları İşadamları Derneği’nin İstanbul, Pendik’teki fidan dikim töreninde, bir ladin fidanına ‘milli iradeye saygı’ adını vermiş. Garip ama gerçek. Bu isim sonra o ağaca işlenecek mi, sonra kurumasın, hastalık kapmasın diye bilhassa titizlenilecek mi? Milli iradeye saygı fidanının sonra nasıl bir hayatı olacak velhasıl?

Son bütçe görüşmelerinde Başbakan’ın 20 küsur ‘milli irade’nin önünü ve arkasını genleştirerek yaptığı konuşma istisna değil. Malum ‘milli irade’ AK Parti için bir tür demokrasi feneri. Kimi zaman, muhalif olan herkesin milli iradeye saygı fidanına karşı nifak tohumu sayılacağından, herkesin onun önünde eğilmesi gerektiğinden, karşısında kimsenin laf edemeyeceğinden söz edişiyle, acayip güçleri olan bir çizgiroman canlısını çağrıştırmıyor da değil.

Milli iradeye saygı fidanına can suyu verilirken Başbakan’ın yaptığı ‘Çevreciyiz be’ temalı konuşmada bir önemli yan daha vardı. Daha önce kendi dönemlerinde Türkiye’de ağaç sayısının üç katına çıktığını, Belçika kadar yeni ormanlık alan eklendiğini söyleyen Erdoğan, birden artış rakamını 900 bin hektara çekti. İlk kez de rehabilite edilen ağaçları, bu tabiri zikretti.

Bunlar daha önce bu iddia üzerine yazdığım yazıya Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü’nün verdiği cevaptaki sayılar. ‘Ormanlar azalmıyor’ derken verdikleri rakamlar Başbakan’ın örneğin Belçika tezini çürütüyordu çünkü. Evet, Türkiye Google Earth verilerine göre en fazla orman kaybı yaşayan 50 ülkeden biri değil ama ağaç sayısını üç katına çıkarmış da değil. Kaldı ki görüşlerine başvurduğum orman mühendisleri, ormanın tarif ediliş yönteminden ağaç taşıma meselesine, sağlıklı istatistik edinebilme gayesiyle bu mevzuda kimi itirazlarını hâlâ sürdürüyor. Neticede ağaç kaybetmekten hazzedecek insan yok, doğru veri peşinde olan var. Bu konunun devamı gelir.

Milli iradeye saygı fidanı derken, Türk Dil Kurumu sözlüğünde ‘milli irade’nin nasıl tanımlandığına da bu yazı vesilesiyle bakmış oldum. Tarif ilginç ve gizemli: “Ulusça kullanılan ve hiçbir gücün etkileyemeyeceği kuvvet”. Ulusça nerede kullanıyoruz? O güçler kim? Kuvvet ne? Bildiklerimi de unuttum diyebilirim. Neyse, fidanın ömrü uzun olsun da.