Pınar Öğünç / https://www.pinarogunc.com/yazi/kose-yazilari/iktidar-diyor-ki-umurumuzda-degilsiniz/

İktidar diyor ki: “Umurumuzda değilsiniz.”

Yeni Taksim Meydanı, halktan yükselen itiraza kulaklarını tamamen kapamış hükümetin anıtı olacak.

Meydanlar simgesel alanlardır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni aşarak doğrudan hükümetin Taksim Meydanı üzerindeki tasarrufu da siyasi bir simge olarak tarihe geçecek.

Hafta sonları ve tatil günlerinde insan sirkülasyonunun iki milyonu bulduğu bir meydandan söz ediyoruz. Yaya sorunu değil, yayaların sorunları var. Çin’den mi gelecek, Türkiye’de mi imal edilecek, bir türlü ‘mükemmel parke taşına’ ulaşamamaktan mülhem sorunlar mesela… Uzatmaya lüzum yok, Başbakan Taksim’in bu yayaların değil, başka yayaların meydanı olmasını istiyormuş. Şehir için getirisinden çok götürüsü olacak bu projeyi, ilgili derste bir öğrenci sunsa kaç alır acaba?

Fikir birden çıkmış, bir simülasyon dışında malumat yok; yeni meydana dair bütün sorular geçiştirilmiş. ‘Kültür merkezi’ olacağı dışında canlandırılacak Topçu Kışlası’na dair hiçbir şey bilmiyoruz. Değil yarışma düzenlemek, ferman edilmiş proje için tünel oyacak şirket belirlemeye ihale yapılmış. Arada şehir plancısı, mimarı, tarihçisi bilimsel yöntemlerle bu geri dönülmez işin sakıncalarını anlatıyor. Sadece şehrin sakini, ülkenin vatandaşı olmaktan doğan haklarıyla bireyler, çeşitli sivil toplum örgütleri itirazlarını dile getiriyor. Yok, bir gece iki metre önüne Çin Seddi dikilecek esnafa dahi haber vermeden paravanlar çakılıyor. Basbayağı “Umurumuzda bile değilsiniz” deniyor. Yoksunuz.

Meydan bahane

Ne kadar acıdır bir sivil toplumu örgütünün (Taksim Platformu) son çare olarak Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın eşlerine mektup yazarak vicdanlarından medet umması… Bu noktaya gelmiş olmamız. Ve Başbakan’ın Kızılcahamam’daki kürsüden neredeyse bu mektupla eğlenmesi…

‘İstemezük’le yeni bir siyasi sos katıyor söylemine, demokratik ülkelerde sivil toplumun bazı kesimlerinin hükümetin, il ve ilçe belediyesinin bazı projelerini ‘istemeyebileceği’ ihtimali aklına bile gelmiyor. Lügatinde yok.

“Kasımpaşalıyım, Taksim’de neler döndüğünü bilirim” edebiyatı ayrı bir yazının konusu ama aynı zihniyetin tezahürü ‘idam tehdidi’ arasında kaynadı, lafının gerisi de vardı Erdoğan’ın. İstanbul’da büyük meydan, bu yüzden de miting alanı yokmuş. Ciddi ciddi Kadıköy İskele Meydanı’nın ne kadar küçük olduğundan söz ediyor, kim bilir kaç ton biber gazı yemiş mitingcileri düşünür gibi. Kazlıçeşme’yi de ‘kaybolmaktan korktukları için’ istemediklerini iddia ediyor. Tarihi hadise değil, Kazlıçeşme’de yapılmak istenen bu yılki Newroz mitinginde neler yaşandığını hatırlıyordur herhalde.

Bir yandan tarihi binaların dış yüzeyleri taklit edilerek, korsan katlar çıkılarak içleri AVM’leşirken, eski pasajların mağazalaşmasına ses edilmez, tarihi Emek Sineması’nın yalandan ‘taşınmasına’ göz yumulurken yapılan bir tarih gösterisi…

Dün bu yazının sonlandığı saatlerde Taksim’de birçok STK’nın, İstanbullunun buluşacağı bir eylem yapılacaktı. Mönüde biber gazı bile olabilir, kim bilir. Müdahale edilmese bile, bu sesin sürece müdahale edebileceğine dair umudu olan var mı? Meydan bahane; sadece kendisi değil mesele. Açlık grevinden kentsel dönüşüme, eğitim sisteminden kürtaj yasasına, sivil toplumun, halkın içinden çıkan itirazla iktidarın bir adımını değiştirebileceğine dair beklentisi kalan var mı? Bu kadar yok muyuz?

Yeni Taksim Meydanı, bu nobranlığın ve kibrin anıtı olacaktır. Biri en azından.