Pınar Öğünç / https://www.pinarogunc.com/yazi/kose-yazilari/biz-de-halkiz/

Biz de halkız

“Kürtaj tartışmasıyla yine ‘halk iradesi’ sarkacı tepemizde… Biz görünmez miyiz, biz yok muyuz? Neden halk olamıyoruz?”

Sürreel diyaloglar uçuşuyor havada. İki gündür tecavüz mağduru kadınların bu suç neticesinde rahimlerine düşen çocukları ne yapacağı konuşuluyor. Diyelim topraklarınız işgal edilmemişse ve işgalciler bir savaş yöntemi olarak tecavüzü kullanmıyorsa bu konu nasıl olur da gündemin başköşesine oturabilir? Bir ülkenin Sağlık Bakanı, Meclisi’nin İnsan Hakları Komisyonu Başkanı nasıl çıkıp “Doğurmalıdırlar” diye görüş beyan edebilir? Hükümetin ‘tecavüz çocuklarına’ dair nasıl bir vaadi olabilir?

Hak tecavüzü

Nikâhsız aşk yaşayan dizi kahramanlarını evlendirerek kurduğunuz o kalbiniz kadar temiz ve ahlaklı dünyanız… Onlar dizi; gerçek değil, biliyorsunuz değil mi? Siz beyazcamda sanal karakterlerin mürüvvetlerini seyrederken gerçek olan, her gün yüzlerce, binlerce kadının sokakta tanımadığı, evlerinde tanıdığı erkekler tarafından tecavüze uğradığı hakikati. Bu o kadar kanıksanmış, o kadar normalleşmiş ki iktidar partisinin vekilleri, bakanları bu insanlık suçunu önlemeye, meseleyi çözmeye yönelik vaatlerde bulunmak yerine, suçun son safhasında ortalığa çıkmayı tercih ederek “O çocuklara biz bakarız” diyor.
Tecavüze uğrayan bir kadın, o bebeği doğurmayı tercih edebilir. Fakat “Doğursunlar, biz bakarız” deme cüretini, ancak bir erkek, ancak bunun nasıl bir his olduğunu bir saniye olsun düşünmeyen biri gösterebilir. Hem anne hem de bir gün bunu öğrenecek çocuk açısından…

Tecavüz mevzuunun yine bu kadar gündelikleşmesi, normalleştirilmesi bir vahamet. Ama daha da vahimi, kürtajı tecavüze uğrayan kadınların çocukları üzerinden konuşmak. Cinayet yakıştırması daha da dramatize edilsin diye tecavüz bebeklerinin gündeme getirilmesi, kürtajı marjinalleştirme gayretinden başka bir şey değil. Sanki hayatta “Keyfime bakarım, hamile kalırsam da parasını bastırır aldırırım” diyen kadınlar var. Sanki bu hakkı tanıyan yasanın varlığı, doğurmak isteyen kadınlara mani…

Bir kadın ancak kendi isterse kürtaja karşı olabilir. Hatta karşı olan bir hekimin kürtaj operasyonu yapmama gibi bir hakkı da vardır. Zaten böyle işliyor. Fakat yasalarla dayatmanın hayattaki karşılığı, kadınların temel hak ve özgürlüklerine tecavüzdür.

Elitist, darbeci, komplocu

Yine tepemizde ‘halkın iradesi’ sarkacı gidip geliyor bir ileri bir geri. Halk bunu istiyor; bir intikam tonlamasıyla bu hatırlatılacak değil mi? Kendini halk sananlardan bir lokma ayrı düşünen halk düşmanı, elitist, darbeci, komplocu…
“Benim bedenim, benim kararım” diyen kadınlar, onlara destek veren erkekler halktan değil. Ellerinden alınan grev hakları için mücadele ederken işlerinden olan THY çalışanları halktan sayılmamalı. Hem bir dünya markasını zor durumda bırakmak gibi bir cürüm de işlemişler. Mesuliyetlerini yerine getirmeyerek güvencesiz çalışma ortamı hazırlayan işveren halk ama orada bir canını veren işçiler halk değil.

Ne dönüştürülerek fethedilen şehirlerde evlerinden edilenler ne de cezaevlerinde, olmayan örgütler, köşe başında bulabileceğiniz kitaplar delil gösterilerek örgüt üyeliğinden yargılanan öğrenciler halk. Solcular, devrimciler, anarşistler, hatta dikkat, aralarında vegan olan bile var.

34 gencecik insanın tepesine bomba yağdırılmış; onlar da halk değil. Zaten bir de kaçakçıydılar. Tekini geri getirmeyecek ama en azından bir özür bekleyenler de bu kadar uzattıkları için halk değil. Şuur ve vicdan yoksunu “Her kürtaj bir Uludere’dir” teşbihini kendileri hak ediyorlar. Hangi Kürtler halktan sayılıyordu bu arada?

Başbakan en son Pakistan ziyareti sırasında parlamentoya “Halk iradesi karşısında durulmaz, halka saygı duymak size saygı getirir” öğüdünü vermiş. Belki bu andıklarım arasında AK Parti’ye oy veren de vardır ama işte bazıları saygıya layık görülmüyor.

Biz de halkız. Ve hiç de az değiliz.