Pınar Öğünç / https://www.pinarogunc.com/yazi/beterotu/beter-bir-mevsimin-mahsulu-beterotu/

Beter bir mevsimin mahsulü Beterotu

Ece Karaağaç / DİKEN

Edebiyatla da haşır neşir olan bir gazeteci olarak tanıdığımız Pınar Öğünç şimdilerde edebiyata daha yoğun bir mesai harcıyor ve ‘Aksi Gibi’nin ardından bu kez ‘Beterotu’ adlı öykü kitabıyla karşımıza çıkıyor. Pınar Öğünç’le ‘Beterotu’nu ve gözlerden uzakta geçirdiği birkaç yılı konuştuk.

Sizi evvela gazeteci olarak tanıdık. 2015’te ise Aksi Gibi’de bir araya gelen öykülerle çıktınız karşımıza. Şimdi, dört yıl aradan sonra Beterotu geldi. Neler hissediyorsunuz?

Son bir buçuk yılımı ‘Beterotu’yla çok içli dışlı geçirdim, evvela onun şu an başka evlerde, başka ellerde başka bir hayat sürüyor olması güzel geliyor. Tanımadığım biri Plazada Huzur’un kahramanlarıyla birlikte masanın altına uzanmış mesela ya da çalıştığı markette Ceylan’la tanışmışlar, gülüşüyorlar ya da şu an cadde boyunca Enver Hulki Bey’in arkasından yürüyor, ne zaman yere eğilecek diye bakıyor. Biri belki kitaba kahve döktü, birininki çantada yağmur yedi, başına attığı tarihin mor mürekkebi aktı. Bu kısımları da bana hikâye. Bir yandan iki kitabın çok keskin şekilde ayrılan tarih dilimleri oldu. ‘Aksi Gibi’ 2015’in başında çıkmıştı, görece mutedil, ayrıca çok daha geniş zamanda yazılmış hikâyeler vardı içinde. Çıkışından birkaç ay sonra 7 Haziran seçimleriyle, malum, Türkiye’de hava fena değişti. Daha bir şeyin acısını, yasını yaşayamadan üzerine başka bir şey daha… O bir-iki yılı bir gazeteci olarak geçirmek ayrıca zordu. İki yıldan fazla bir zaman değil hikâye, tek paragraf bile yazamadım. Kendi hayatımda da karışık zamanlardı, gayet beter bir mevsimin mahsulü yani ‘Beterotu.’ Ama yazmaya girişmek beni sakinleştirdi, iyileştirdi. Şimdi dilerim çıkışıyla  o devri kapatır, daha huzurlu, yeni bir tarih dilimini de işaret eder hepimiz için.

Gümüşlük Akademisi ve İstanbul Telif Ofisi’nin 10 bin TL değerindeki Edebiyat Desteği Kasım 2018’de size verilmişti. Bu destek yazarlık çalışmalarınızda size katkı sağladı mı?

Sağladı tabii ki. Onun öncesinde English PEN’den aldığım altı aylık bir tür burs var bir de. Tam zamanlı çalıştığım Cumhuriyet’ten ayrıldıktan sonra, edebiyata biraz daha ağırlık vermek istediğimde bir risk de almıştım sonuçta. 22 yaşımdan beri gazeteci olarak yazdıklarımla geçiniyorum, çalışmadığımda hayatta başka gelirim yok. O yüzden edebiyata daha fazla zaman ayırmanın bir bedeli var benim için. Ayrıca ikisi de ne yazdığımı bilme şartı koşmadan, şimdiye dek yapıp ettiklerime istinaden verilen desteklerdi ki bu da insana iyi hissettiriyor.

Beterotu’ndaki öyküler çoğunlukla gündelik hayatın içinde farkına varmadığımız insanların öyküleri.  Siz hayatı nasıl görüyor, çevrenizi anlatmak üzere nasıl hatırlıyorsunuz?

Bence yazdıklarımızın belki ancak bir kısmı yazdığımız anla, yazmak fiiliyle ilgili. Daha sonra onu bir hikâye kılacak fikirleri ve duyguları hayatın içinden ayıkladığımız anda, görünmez kalemlerle bir yerimize not aldığımızda başlıyoruz aslında yazmaya. Hele bazı günler, dönemler bu daha güçlü olur, hayatın hasbelkader akan kendi manzaralarının üzerine sanki birden hikâyeleri görünür kılan bir kimyasal dökülmüş gibi hissederim. Markette rafın ilerisinde konuşmasını duyduğum bir çift, otobüste karşımda oturan kadının çantasını tutuş şekli, önümde yürüyen ve sadece sırtını gördüğüm bir adam, bazen o an adını tam bilemediğim bir şey anlatır, onu okumaya çalışırım. Evleri gözümde canlanır, bazı insanların suratında gençliklerini görürsünüz, bazılarının içinin karanlıkları bir mimik olup yüzlerine oturmuştur. Okumak gibi bu da, önce okursunuz. Yazmanın yazmayla da ilgili bir kısmı var tabii, mutfağa girdiğiniz ve neyi, neden anlatacağınızla karıştırdığınız yer. O mutfağın bazen daha görünür olan, bazen kendini daha az hissettiren bir siyaseti de var. Neyle neyin bağını kuracağınızı, nihai sözünüzü de o belirliyor.

Bildiğim kadarıyla bir yandan da serbest gazetecilik yapmayı sürdürüyorsunuz. Geldiğimiz noktada gazetelerin ve gazeteciliğin durumunu nasıl görüyorsunuz?

Acıklı. Gazete diye çıkan bir dizi neşriyat var, kendi taraftarlarının bile ilgisini hedefledikleri kadar çekemediğinden gerçek bir ağaç israfı. Çifte zarar yani. Gazeteciliği bu sanan gencecik insanlara ayrı üzülüyor insan. Türkiye’de özellikle son yıllarda medyada yaşanan sefalet, derinliği ve çapının genişliğiyle hep ayrı bir numune olarak hatırlanacak. Aynı esnada hem yazılı, hem dijital bağımsız platformlarda her türlü baskıya inatla direnen, dayanışan gazeteciler de hatırlanacak ama. Her dönem yaşanan siyasi baskının dozundan Kürtlere birkaç birim daha yükseği düşer, bu süreci onlar  daha da ağır yaşadı, yaşıyor. Onları da ayrıca anmak isterim.

Gazetecilik konusunda ilk işinize de bir öykü dosyasıyla başvurmuşsunuz bildiğim kadarıyla. Bir edebiyatçı olmak gazeteciliğinize, bir gazeteci olmak edebiyatçılığınıza ne gibi katkılar sağladı?

Kendi hayat hikâyemde kurgu metinler yazmamın tarihi daha eskiye dayanıyor, neticede benim için önce edebiyat vardı. 20’lerin başındayken yazarak geçinmenin bir yolu olarak gazeteciliğe başladım. Sonra ikisine de birbirinin suyundan sızmaya başladı. Gazetecilik normalde yolumun kesişmesi imkânsız sayıda insanla tanışma, onları uzun uzun dinleme, hiç tanımadığım birilerine sorular sorma şansı verdi bana, insanlık hali denilen şeye yakınlaştırdı. Gazeteci olarak onları kaleme alırken de sırtımda hep edebiyatın attığı hırkayı sezdim. Becerebildiysem, daha sakin ama daha derin, daha gerçek anlatmama yardım etti edebiyat da.

Son olarak, Aksi Gibi ile Beterotu arasında dört yıllık bir zaman var. Bir sonraki kitabınız için de bu kadar beklememiz gerekecek mi? Yoksa üzerinde çalıştığınız bir şeyler var mı?

O dört yıl biraz da memleket ahvalinden dolayıydı, çok da elimde değildi. Bundan sonra edebiyatın hayatımda ikinci planda kalmasını istemiyorum, buna göre düşüneceğim, hareket edeceğim. Bundan eminim. Şu an yazıp bitirdiğim yeni bir hikâye yok ama fikir var, arzu var. En yakında, ‘Beterotu’yla aynı dönemde yazdığım çocuk kitabı çıkacak. O da ayrıca heyecanlı benim için.

http://www.diken.com.tr/yazar-pinar-ogunc-beter-bir-mevsimin-mahsulu-beterotu/