Onlar, ‘asker doğulan’ bir ülkede asker olmayı reddedenler. İsimleri sivil olarak askeri mahkemelerde yargılandıklarında, açlık grevi yaptıklarında ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdıkları davayı kazandıklarında anıldı sadece. Hayatlarını kökten değiştiren kararlarını, devletin üzerlerinde kurduğu baskıyı, meramlarını anlatmak için imkânları hep sınırlıydı. Az tanınmaları, toplum dışına itilmelerini kolaylaştırıyordu.
Şimdiye dek daha çok sivil olarak askeri mahkemelerde yargılandıklarında, işkence gördüklerinde, açlık grevi yaptıklarında ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdıkları davayı kazandıklarında isimleri anılan vicdani retçiler, asker olmayı neden reddettiklerini, bu kararın hayatlarını nasıl değiştirdiğini Pınar Öğünç’e anlattılar.

Farklı dönemlerde, belki farklı saiklerle yola çıkarak zorunlu askerliği reddeden bu 14 vicdani retçinin bireysel hikâyeleri, militarizmin ülkenin kılcal damarlarında gezinişine, bu temel insan hakkı mücadelesinin 1990’lı yıllardan itibaren tarihine ışık tutuyor.

Türkiye, halen, Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında, Azerbaycan’la birlikte vicdani ret hakkını tanımayan iki ülkeden biri. 2010 yılında Uluslararası Hrant Dink Ödülü’ne layık görülen Vicdani Ret Hareketi, kamuoyunda konuyla ilgili duyarlılık oluşması yönünde önemli bir yol kat edilmesini sağladı. Bu kitap, yıllar boyunca ödenen büyük bedeller anlamına gelen bu yoğun insani çabaya bir saygı duruşu niteliğinde.

Kitapla ilgili yazı ve söyleşiler için…